Fala da Bakabiliriz
Fala bakmak bu aralar kendi krizini yaşıyor ama 3000 yıllık alışkanlık da bir anda bırakılmaz ki. Dünyanın ekseni eğriymiş, ayın çekim gücü kutupların baktığı noktayı değiştiriyormuş, güneş sistemi galaksi içinde hareket ediyormuş. Bunlar bizim neyin ne olduğunu bilmemize engel değil. Ama o burçlar yok mu. Arkamızdan ne numaralar çevirmişler. Düşmanla birlikteymişiz. Sen kalk sinsice yer değiştir.
Stephen Colbert’in dediği gibi, zodyak katili çuvalladı. Yılancı burcundan kimseyi öldürmek aklına bile gelmedi. Sen kalk o kadar hazırlık yap, ikizler diye boğa öldür. Az önce döktüğün yemeğin seninki olduğunu söylemek gibi.
Aslını isterseniz yıldızlar hayatınızla ilgili en önemli şeyleri söyler. En azından söylerdi. İklim daha durağan, hayat daha basitken. Av hayvanlarının ne zaman vadiden geçeceğini söylerdi. Ya da havalar soğumadan o vadiye inmek gerektiğini. Yayla zamanının geldiğini, toprağı sürmek gerektiğini, hasat zamanının geldiğini. Yani eğer bir mağarada, neolitik bir köyde, Nil veya Fırat kıyısında yaşıyorsanız ve daha demir kullanmayı bile bilmiyor veya yeni öğreniyorsanız yıldızlar size hayatınızla ilgili en önemli şeyleri söylerdi. Dediğimi yap. Yapmazsan açlıktan, sıcaktan veya soğuktan ölürsün. Hayatınızla ilgili daha önemli ne olabilir? Devam edip etmeyeceğinden önemli.
Ama buraya kadar iyi işleyen teoriyi alıp her yere kullanmaya kalkarsanız işin suyu çıkar ve garanti kapsamı dışında bırakılırsınız. Sefere çıkalım mı? Hayatımızla ilgili önemli bir karar vermeli miyiz? Kaç vakte kadar yol var? Doğum tarihlerimiz evlenmek için uygun mu? Asalım mı, besleyelim mi? “Ama o zaman işe yaramıştı” dünyanın en zavallı bilimsel(!) teoremidir.
Her zaman savunduğum bilimsel akıl gelişmediği sürece kargaları kılavuz sanmak bitmez burada da sağlam kökler buluyor. O zaman işe yaramıştı. Doğrudur. Peki o zamanla bu zaman aynı mı? Şartlar aynı mı? Ortam aynı mı? Biz aynı mıyız? Yani girdiler aynı mı ki çıktılar aynı olsun. Bir denklemin bir yanı değişirse hemen hemen her zaman diğer yanı da değişir. Einstein boşuna: “Aptallığın en büyük göstergesi aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemektir” dememiştir. Ama matematik akıl bu önermenin tersinin de doğru olduğunu söylüyor.
Daha yukarılara dönersek, yıldızlar hayati kararlar için yol gösteriyor ama bu kararların ne olduğuna iyice dikkat ederken birşeyi daha gözden kaçırmamalıyız: Yıldızlara bakarak yılda 5, bilemediniz 10 karar alabilirsiniz. Daha fazlasında hassasiyetini kaybediyor. Güneş doğmadan önce Sirius doğuyorsa ve Nil kıyısındaysanız tohumları ekin. Nehir taşmak üzere. Ama yıldızlar size ekmek bayatlamaya başladı demez. Komşunun keçileri hastalandı da demez. Ren geyiklerinin geldiğini Capella’nın tepeye gelmesiyle anlarsınız ama arkanızda ayı olup olmadığını anlamak için yukarı değil arkanıza bakmanız daha faydalı olur. Bugüne gelirsek, hayat çok çok daha hızlı. Faktörler çok daha fazla, parametreler çok daha karışık ve çeşitli.
Çözüme gelince, eskilere yine de bir bakmaktan zarar gelmez. Eski çağların falcılarına, müneccimlerine. Herkes yıldızlardan cevap arayabilir ama çuvalladığınızda kafanız ve siz ayrı yönlere gitme ihtimali ile yüz yüzeyseniz başka yerlere de bakmanız faydalı olabilir. İşte bu şahıslar, zamanlarının en iyi kayıt tutan ve o kayıtlardan istatistik çıkaran adamları ve kadınlarıydı. ister sarayın falcısı, ister tapınakta rahip, “n’olcak şimdi?” sorusuyla karşı karşıya kalmaları mümkün olanlar geçmişe dönüp benzer durumlarda ne olmuş, ne olmamış, neden olmuş, neden olmamış bakarak “akıllı tahminlerde” bulunuyordu. Hükümdar sefere çıkalım mı diyince yıldızlara kafayı kaldırırken bir yandan da geçmişe ait kayıtlara bakıyor, yağışlı kışlardan sonra komşu ülkeye giden yollar çamur oluyor, yürüyen askerler ve hayvanlar çok yoruluyor, seyahat uzun sürüyor, yiyecek yetmiyor, yol üstündeki köylerde de daha hasat yapılmadığı için birşey toplanamıyor bilgisiyle karşılaşınca sonucu aşağı yukarı tahmin edip farklı tavsiyelerde bulunuyorlardı. İronik de olsa en bilim dışı ünvanlara sahip bu kişiler aslında en bilimsel çalışanlardı.
Uzun lafın kısası, önemli şeyler söz konusuysa şansınıza değil aklınıza güvenin. Zaten şansınıza güvenebilmeniz için de aklınızın çalışıyor olması gerekir. Louis Pasteur’e kulak verin: “İlham sadece hazırlıklı beyinlere gelir”.